En son konular | » Üstekinin avatarına 10 üzerinden puan verPaz Kas. 02, 2008 12:24 am tarafından SouL_OF_RocK» Geç bi selamlama oldu ama neyse :DPaz Kas. 02, 2008 12:22 am tarafından SouL_OF_RocK» Üstteki üyeyi yorumlaPaz Kas. 02, 2008 12:16 am tarafından SouL_OF_RocK» Bu Nebiçim Test sorusu :SPaz Kas. 02, 2008 12:11 am tarafından SouL_OF_RocK» 100 KAZLAR Bilmece!C.tesi Kas. 01, 2008 9:25 pm tarafından SouL_OF_RocK» Neden bahsediyoruzC.tesi Kas. 01, 2008 9:05 pm tarafından SouL_OF_RocK» Resimli Karakter Tanımları..Çarş. Ekim 29, 2008 9:31 pm tarafından ByHolyDewiL» X kişiye göndermeÇarş. Ekim 29, 2008 7:56 pm tarafından ceren » haydi millet BOM oyunu oynuyoruzÇarş. Ekim 29, 2008 7:55 pm tarafından ceren » BEN KEJE BEN ADAMI :DÇarş. Ekim 29, 2008 1:00 pm tarafından saritarla» Forumdan 5 kişiye çiçek verÇarş. Ekim 29, 2008 12:22 pm tarafından saritarla» Şu an neyi reddedemezSiniz?Çarş. Ekim 29, 2008 12:19 pm tarafından saritarla» Bu Soruya cvp Vrrmisiniz :SÇarş. Ekim 29, 2008 12:16 pm tarafından saritarla» Aşkı ne öldürür sizce?Salı Ekim 28, 2008 6:46 pm tarafından ceren » Ünlü Resim Bulma OyunuSalı Ekim 28, 2008 2:39 pm tarafından ByHolyDewiL» Silkroad Oynuyan kişinin 1 günüSalı Ekim 28, 2008 11:10 am tarafından ByHolyDewiL» İhtiyacım Va'R' sanaSalı Ekim 28, 2008 11:09 am tarafından Admin» foRumda en çok kimi meraq ediyorSunuz ?Salı Ekim 28, 2008 11:06 am tarafından Admin» ~~üStteki Kullanıcıyı Biryere Davet Edin Bakalım Kabul Edecek Mi ? ~~Salı Ekim 28, 2008 11:04 am tarafından ByHolyDewiL» Komikler KarakoluSalı Ekim 28, 2008 11:03 am tarafından Admin |
Geç bi selamlama oldu ama neyse :D | Paz Kas. 02, 2008 12:22 am tarafından SouL_OF_RocK | slm gençlik ben ozan keje'nin sınf arkadaşıyım.
yrdm için burdayım isteyen eklesin
o_z_a_n.crk@besiktasforum.net
haden eyw
| Yorum: 0 |
BEN KEJE BEN ADAMI :D | Paz Ekim 05, 2008 6:18 pm tarafından KEJE | Merhaba arkadaşlar ben keje ben ii biri deilim mesela siz küçükken dısarı cıkarken ananız derdiki su cacukla oynama filan işte ben oyum inanmıosan keje_blade@hotmail.com
| Yorum: 5 |
Selamun Aleykum | Ptsi Ekim 20, 2008 9:40 pm tarafından etliqli | slm ben furkan ankara etlikde oturuyom.yaş 15 herkeze iyi paylaşımlar. SAYGILARIMLA
| Yorum: 2 |
seLam!! RockqirL qeLdi!! | C.tesi Ekim 04, 2008 2:54 pm tarafından RockqirL | sLm beN geldm adım büşra 15 yaşındayım rock müzik dinlemeyi seviyorum sarısın+mavi gözlüyüm eee hani bana sLm?? xD
| Yorum: 5 |
selammmmmmm | Salı Eyl. 30, 2008 7:35 pm tarafından SaMeD_89 | selam gencolar ben samed ankaradan katılıyorum yarısmacı arkadaslara basarılar dılıyorum:D
| Yorum: 3 |
Selam Arkadaşlar | C.tesi Ekim 04, 2008 5:05 pm tarafından HilaryKrc | Selam ben Deniz Seçkin tavsiye etti geldim
14 yaşındym İstanbul'da oturuorm
İyi forumalr hepinize
| Yorum: 5 |
bende geLdümmm | C.tesi Ekim 04, 2008 3:21 pm tarafından ...meltem... | ben meLtem.. hilary , avril ve ashley dinlerim genelde
14 puçuk yaşındaım
şimdiden hoşgeldim..inş kalıcı olurum
| Yorum: 4 |
s.a isyankar forum | Çarş. Ekim 01, 2008 11:25 pm tarafından djthehack | her zamanki gibi yine forumlardayz anlasılan bu forumda cok sey paylascaz nede olsa harun bu isin içinde adım yasin (djthehack) ankara
| Yorum: 3 |
S.A ben geldım | Ptsi Eyl. 22, 2008 9:58 pm tarafından II :..S.E.Ç.O..: II | s.a adım seçkin 17 yasındayım ankarada yım fb lıyım
| Yorum: 12 |
Mart 2024 | Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|
| | | | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 | Takvim |
|
akısı | |
| | Ruh, Melek, Cin ve Şeytanların Varlığı | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
II :..S.E.Ç.O..: II
Mesaj Sayısı : 174 Nerden : ankara Lakap : YalnıZ - PrenS Kayıt tarihi : 22/09/08
| Konu: Ruh, Melek, Cin ve Şeytanların Varlığı Paz Ekim 05, 2008 3:15 pm | |
| 1. Bu mahlûkların varlığı, Kur'ân-ı Kerim'in ve Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) beyanlarıyla sabittir
Kur'ân-ı Kerim'in Allah kelâmı olduğunu ispat eden bütün deliller ve Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) peygamberliğini tasdik eden bütün hüccetler, aynı zamanda ruh, cin, melek ve şeytanın varlığı hakkında da delil ve burhandırlar. Onları inkâr edemeyen, bunları da inkâr edemez. Zira bu mevzular, hem Kur'ân-ı Kerim'de, hem de Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek sözlerinde çeşitli vesilelerle ele alınıp incelenmiş ve varlıkları bizzat onlar tarafından tasdik edilmiştir. Evet ruh, melek ve cin meselesi, işte böyle muhkem ve sağlam delillerle teyid edilmektedir.
Melek ve cinlerle, cinlerin başı şeytanın varlığıyla alâkalı başka hiçbir delil olmasa bile, çok mevzuda olduğu gibi bu meselede de Kâinatın Efendisi (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve Kur'ân, delil olarak yeter. Zira on dört asırdır, ne Kur'ân'ın, ne Resûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) tek bir sözü yalanlanmadığı gibi, aksi de ortaya konamamıştır. İlim adına sabit ve değişmez kabul edilen ne kadar kanun bulunmuş, ne kadar keşif yapılmışsa, hemen hepsinin fezleke ve aslının Kur'ân'da bulunup, on dört asır önce haber verildiğini görüyoruz. O hâlde, melek ve cinin varlığı, bizim varlığımız gibi kesin, Kur'ân ve Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) doğruluğunun kat'iyeti kadar da kat'îdir. İnanmayıp inkâra sapanlar, ancak kibir, gurur, inat, peşin fikir ve Kur'ân'a, İslâm'a düşmanlıklarından dolayı bu garip ve anlaşılmaz duruma düşmektedirler.
2. Bu varlıkları görmememiz, yokluklarına delâlet etmez
İnsanın görmesi, umum varlığa nispetle çok sınırlıdır. Dolayısıyla insan, görmediğine "yoktur" deyip geçemez. Nice şeyler var ki, varlığını bildiğimiz hâlde onları göremiyoruz. Görmemek, yokluğa sebep teşkil etmez. Dün meçhulümüz olan birçok mesele, bugün artık malumumuz olmuştur. Fakat bildiklerimiz, birçok bilmediğimize kapı açmış olduğundan, biz yine bilinmeyenlere yelken açmak mecburiyetindeyiz. Mevzuumuzla alâkalı varlık için de aynı şeyleri düşünmemizde hiçbir mâni yoktur...
3. Bu varlıklar, bizim görgü, bilgi ve müşâhede buudlarımızda değildir
Ruh, melek, cin ve şeytan, bizim buudlarımızda değildir ki görebilelim. Biz, bizde mevcut organlarla ancak kendi buudumuza girenleri görür ve duyarız. Nitekim, ölçü birimleri dahi varlığın hususî durumuna göre değişmektedir. Mesafe, ağırlık ve yoğunluğun ölçü birimleri hep farklı farklıdır. Ateşin hararet derecesini, onun içine elini sokmadan ya da hararet ölçme aleti kullanmadan öğrenmeye çalışanın durumuyla, fizik ötesi ve maddî olmayan varlıkları maddî vasıtalarla görüp tutmaya, tutup tespit etmeye çalışmak birbirine benzetilebilir. İkisi de, hedefe varmada yanlış yol takip etmektedir.
4. Küçük kâinat olan insanda ruh, büyük kâinatta melek gibidir
Kâinatta hâkim olan mânâ ve ruhtur, madde değil.. ve yine, ilk yaratılan da madde değil, anti-maddedir. Evvelâ nur, ruh ve madde için kalıp olabilecek mahiyetler var edilmiştir. Bu, en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün varlık için böyledir.. ve varlık, daha sonra belli bir zaman içinde o kalıplara göre şekillenmiştir.
Varlıkta bir kader, matematik(î) ölçü, plân ve program hâkimdir. Kanunlar ve değişmeden devam edegelen prensipler sayesinde ve bu prensiplerin hükmü altında, her şey görülüp-gözetilerek, muhafaza edilerek cereyan etmektedir. Bu arada, görünen şeyin arkasında bir kısım görünmeyen kuvvetler sezilmektedir.
Meselâ, eğer dilinden anlasaydık ve dilimizden anlasaydı -belki de anlıyordur- bir çekirdeğe: "Sen ne olmak istiyorsun?" diye sorduğumuzda, "ağaç" diyecek ve neticede ağaç olacaktır. Ne mevsimlerin değişmesi, ne üzerinden çeşitli devrelerin geçmesi, ne de bulunduğu yerden başka bir yere nakledilmesi, onu bu sözünde yalancı çıkarmayacaktır. Çünkü onun ağaç olması, bir kanundur. Şimdi bizler, bu çekirdekteki ağaç olma kanununu izah edebiliyor muyuz? Hayır. Öyleyse, inkâr mı edeceğiz? Elbette ki hayır.
Gözle görülmeyecek letafette bir yapıya sahip olan rüzgâr ve kasırga, ağaçları kökleyip savuracak ve çatıları uçuracak güç ve kuvvete sahiptir. Şimdi bizler, her yıl yüzlercesine şahit olduğumuz bu vak'alardan sonra, rüzgârdaki güç ve kuvveti, sırf görmediğimizden ötürü inkâr mı edeceğiz?
Elektrik, belli bir sisteme bağlandıktan sonra, düğmeye basan kim olursa olsun, koca bir fabrikayı, dev gibi makineleri çalıştırır da, biz ondaki bu potansiyel gücü ancak eserinden anlarız. Oysaki, ondaki bu gücü, şimdiye kadar kimse görmüş değildir. Fakat, görmediğini inkâr eden safderunlardan başka, ondaki bu gücü inkâr eden de çıkmamıştır.
Zerrelerden kürelere kadar mevcudiyeti herkesçe kabul edilen itme-çekme kanunu da böyledir. Bu kanun sayesindedir ki, kâinattaki nizam ve âhenk devam etmektedir. Şimdi, neticesini gördüğümüz, fakat bir türlü kendisini müşâhede edemediğimiz bu kanunu inkâr mı edeceğiz?
Misalleri çoğaltmak mümkündür. Fakat neticede varlık ve hâdiselerin bize diyecekleri şudur:
"Arkadaş! Sen bize takıldın kaldın. Biz sadece tenteneli bir perdeyiz.. ve bize verilen emirleri yerine getiririz. Bizim üstümüzde de bir kısım nezaretçiler var; onların adları da, ruh ve melektir. Siz, kendi âleminize sarkmış dallar olarak bizi görüyorsunuz; ancak, esas vücud ve kuvvet, ruha ve meleğe aittir, onlarda görülen de Hakk'a. Evet, unutmayın ki, küçük bir kâinat olan insana ruh nezaret eder, büyük bir insan olan kâinata da melekler!.."
5. Bütün kâinat, hayat ve şuur sahibi varlıklar için hazırlanmıştır
Hayat maddeye değil, madde hayata hizmet etmektedir. Topraktan havaya, ondan güneşe ve rüzgâra, derken kâinatta cari bütün kanunlara ve bu kanun ve nizamlarla temin edilen âhenk ve düzene kadar ne varsa hepsini teker teker ve topluca tetkik ettiğimizde görürüz ki, bütün bunlar, yeryüzünde canlıların, bilhassa şuur sahibi varlıkların yaşamasına zemin hazırlamak içindir. Kâinatta israf yoktur. Eğer hayatla neticelenmeseydi, bütün bu masrafların abes ve israf kabul edilmesi gerekirdi. Çünkü, hayat olmayınca hiçbir varlık ve varlığa ait hususiyetin de mânâsı kalmayacaktır. Hayat olup, şuur bulunmasa, o zaman da her şey renksiz ve karanlık olacaktır. Öyleyse bütün kâinat, hem hayat, hem de şuur sahibi varlıklar için hazırlanmıştır. Ve yine madem şu dünya, bu kadar küçüklüğüyle beraber, bunca şuur ve hayat sahipleriyle doludur; dünyamızdan binlerce defa daha büyük olan şu yıldızlar da, elbette kendi şartları içinde şuurlu hayat sahibi varlıklarla dolu olacaklardır. İşte o varlıklar da melekler, cinler ve ruhanîlerdir.
6. Hayat, maddeye bağlı değildir
Eğer hayat maddeye bağlı olsaydı, bir fil ve gergedanın pireden daha hızlı ve seri, daha hassas ve daha duyarlı olması icap ederdi. Hatta, en ince hislerle en keskin duyguların sinekte değil de, bir dağda bulunması gerekirdi. Everestler yerinde dururken, bir kuş, dünyayı küçük bir bahçesi hâline getiremezdi. Demek madde, sabit ve pasif; buna karşılık, mânâ, ruh ve hayat ise faal ve aktiftir. Hayat, iç ve öz; madde ise kışır ve kabuktur. Başka değil, madde, ancak hayata hizmetkârdır. O hâlde esas olan, görülenler değil, aksine görülmeyenlerdir...
7. Kâinatta cereyan eden hâdiseleri hayalî kanunlara veremeyiz
Farazî ve itibarî bir çekim kanunu, dev gibi mücessem küreleri sırtına alamaz. Binlerce şey üzerinde imzası bulunan dimağa ait vazifeler, beynin o müthiş fonksiyonları göz ardı edilerek, görünürdeki sebep olan kimyevî reaksiyonlara verilemez. Öyleyse, kanunları ellerinde tutan meleklerin ve beyne kumanda eden ruhun varlığını kabule mecburuz. Melek ve ruh dururken, bütün bunları hayalî kanunlara ve çözülüp giden maddeye vermek, makul bir izah değildir.
8. Melek, cin ve ruhî meselelere izah getiren pek çok hâdise vardır
Dünya canlılarla dolu, her canlı ise, kendi hayat şartlarına münasip cihazlarla donatılmış durumdadır. Karada yaşayanlar, denizde yaşayanlar, kısaca bütün canlılar, kendi âlemlerine uygun organizmalara sahiptirler. Bu canlıların, içlerinde bulundukları şartların dışına sıçrayıp da başka bir âleme intikalleri mümkün değildir. İnsan ne kadar üstün cihazlarla bezenmiş olursa olsun, iğne kadar bir balığın hayatını yaşayamaz. Ancak belli cihazları taklit edip kullanmak suretiyle, geçici olarak onların âlemini ziyaret edebilir.
Etrafımız, binler çeşitte yaratıklarla sarılı.. buzullarda yaşayanlar, çölde hayat sürenler, oksijenini havadan alanlar, sudan temin edenler, topraktan biten şeyleri yiyenler, bizzat toprağı yiyerek geçinenler, sürünerek yürüyenler, gök kubbede kanat çırpıp pervaz edenler veya suda yüzenler; daha neler ve neler!..
Evet, şu küçücük dünyada, diğer sistemlere nispetle nokta bile olamayacak kadar şu küçük yerkürede binlerce çeşit hayat ve yaşama şekilleri mevcuttur. Yeryüzünde vaziyet böyle iken, acaba dünyadan çok daha büyük yıldızların, sistemlerin, güneş ve gezegenlerin, oralardaki şartlara uygun canlı ve şuurlu sakinleri yok mudur? Bir çırpıda verilecek "hayır" cevabı elbette ki yanıltıcı olur. Çünkü henüz insanlık, oralara ait şartların içine girip de araştırmada bulunmuş değildir. Okyanusların içine girip de, oradaki canlıları görmemekten gelen bir inkârla, başka dünyalarda olabilecek canlıları inkâr etmek arasında fark yoktur. Denizde boğulmadan yaşayan canlılar olduğu gibi, ateşte yanmayan canlılar da olabilir. Ve öyle bir canlı için en güzel mesken de, herhâlde dünya değil, güneş ve güneş gibi yıldızlar olacaktır. Kaldı ki, dünyada bile ruhî güç ve istidatlarından dolayı ateşin yakamadığı nice insanlar vardır. Dolayısıyla, hayat şartlarını sadece kendi dünyamıza kıyas edip, diğer yıldızları şuur sahibi canlılardan hâlî ve boş kabul etmek, hiç de doğru değildir.
Bir kimyacı ile konuşsanız, bir fizikçi, astrofizikçi ile sohbet etseniz, bir biyolog, zoolog, jeolog ve arkeologla fikir alış verişinde bulunsanız ve tıp sahasında biraz derinleşseniz veya böyle biriyle görüşseniz, karşınıza ne inanılmaz âlemler, ne inanılmaz hayat şartları ve ne maceralı seyahatler çıkacaktır.
Bilmediğiniz veya en azından "ayne'l-yakîn"ine eremediğiniz bu gibi mevzularda size anlatılanları kabul etmeseniz bile, hemen inkâra da sapmamak, tutulacak en mâkul yoldur. Çünkü konuşanlar, kendi sahalarında ihtisas yapmış kimselerdir. Meseleyi mevzuumuzla irtibatlandıracak olursak; bizzat yaşamış, görmüş veya görenlerden dinlemiş olarak melekleri anlatan, cinlerin hayat hikâyelerini nakleden ve ruhî meselelere izah getiren binlerce ve yüz binlerce o sahanın mütehassısı vardır ve onlardan nakledilen yüzlerce hâdise biliyoruz. Anlatılanlar o kadar çoktur ki, meseleye kat'iyet kesbetmiş nazarıyla bakılabilir. O hâlde, bu mevzuda anlatılanlara da inanmak veya en azından inkâr etmemek icap etmez mi?
9. Dünyamızda hayat vardır; diğer yıldızlarda da başka türden bir hayatın olması, her zaman mümkündür
Meseleye bir kıyas-ı temsilî ile yaklaşmaya çalışalım: Emsalsiz ve sayısız hazineleri ve eşsiz sanat harikaları bulunan bir sultan düşünün. Bu sultan, saraylardan bir şehir kurmuş ve o muhteşem şehrin bir köşesinde de kulübecik şeklinde küçük bir hane yaptırmıştır. Bu küçücük binada büyük bir faaliyet olduğunu, muhtelif hayat şartlarının mevcudiyetini ve çeşit çeşit yiyeceklerle kapların dolup dolup boşaldığını müşâhede ediyoruz. Bir de gözümüzü o muhteşem saraylara çeviriyoruz; fakat ortada kimseyi göremiyoruz. Şimdi bizim bu göremeyişimizi hangi sebebe bağlamak daha uygundur: Göz zaafımıza mı? Sekenelerinin bizden saklanışına mı? Yoksa kimsenin olmayışına mı?
Şu muhteşem şehirde binlerce sarayın boş ve hâlî olup, sadece şu haneciğin binlerce canlıyla dolu oluşunu kabul mânâsına gelen bu son görüş, elbette aklı başında birinin kabul edebileceği bir görüş değildir. O hâlde, ya göz zaafımız o sarayların sekenesini görmeğe mânidir ya da o sekene, bilemediğimiz hikmetlerle bizden gizlenmektedir.
Dünya, misalimizdeki bu hane, kâinat ise o muhteşem şehir; yıldızlar da, o şehirdeki debdebeli saraylar. Şu dünya haneciğinde bunca ışık, renk ve ses cümbüşünü seyreden adam, nasıl olur da o muhteşem ve debdebeli yıldız saraylarını boş ve hâlî kabul edebilir. Hayır, oralarda da hayat vardır ve oraların da şuurlu sekenesi mevcuttur! Bizim onları görmeyişimiz, onların olmamasını gerektirmez. Bu, ya bizim gözümüzdeki zaaftan ya da onların başka bir buudda saklanışlarındandır.
Esasen biz, yerkürenin kendine de canlı nazarıyla bakıyoruz. Evet, insanın cesedini bir ruh idare ettiği gibi, dünyamızı da nezaret mânâsıyla melekler sevk ve idare etmektedir. Bu kaide, bütün gökyüzü cisimleri için de geçerlidir...
10. Dünya bahçesinin bülbülleri gibi kâinattaki bütün güzellikleri terennüm eden bülbüller vardır
Kâinattaki güzellikleri terennüm eden bülbüller vardır. Bu bülbüller, dünya bahçemizin bülbülleri gibi, sema bahçesinin yıldızdan çiçekleri üzerinde şükür ve hamd mânâsına gelen terennümlerle şakır dururlar. Bazen cismanî bir varlığı kendilerine mesken yapar ve kudretin cisimlerde cilvelenişini seyredip kendilerinden geçerler. Bazen de koca bir galaksinin zikirlerini Cenâb-ı Hakk'a takdim ederler. Onlar ebedî kulluktadırlar ve onlar ancak kullukla ayakta durur ve yaşarlar!.. İşte onlar ruhanîlerdir, meleklerdir.. ve onlar, şekillerini kulluktan seçmişlerdir
.. | |
| | | ByHolyDewiL
Mesaj Sayısı : 470 Yaş : 34 Nerden : Ankara ve Heryer Lakap : RAZOR Kayıt tarihi : 23/09/08
| Konu: Geri: Ruh, Melek, Cin ve Şeytanların Varlığı Paz Ekim 05, 2008 9:02 pm | |
| hadi hep birlikte ruh cagıralım | |
| | | KEJE
Mesaj Sayısı : 74 Yaş : 32 Nerden : Ankara Lakap : Blade Kayıt tarihi : 20/09/08
| Konu: Geri: Ruh, Melek, Cin ve Şeytanların Varlığı Paz Ekim 05, 2008 9:26 pm | |
| cinler insanlar ruhlar birbirini görebilirmi? | |
| | | | Ruh, Melek, Cin ve Şeytanların Varlığı | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |